Sorularla İslamiyet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sorularla İslamiyet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Ocak 2009 Cumartesi

iSLAMDA CiNSELLiKkk

Islamda cinsellik

Adet Durumundan Kadının Helal Olan Bölümlerii
Adet ve lohusa olan kadının göbeği ile diz kapağı rasından arada bir perde veya elbise olmadan faydalanmak haramdır.
Abdullab bin Sa'd, Allah Resulune soruyor:
-Adet iken hanımımdan bana helal olan nedir?
Resulullah:
-Eteğin üstü sana helaldır.
Resulullah'ın hanımlarından Hz.Meymune validemiz anlatıyor:
"Resullullah (a.s.) ben hayızlı iken benimle yatardı. Onunla benim aramda bir elbise bulunurdu."
Yine Hz.Meymune anlatıyor:
"Allah Resulu (a.s.) hanımları hayız halindee iken elbise üzerinde onlarla sevişirdi."
Allah Resulu bunu kendi cinsel tatmini için yapmazdı. Çünkü bir ihtiyacını o anda hayızlı olmayan hanımı ile giderebilirdi. O halde bunun başka önmeli sebebi olmalı.
• Allah Resulu bunu yaparak, bu husustaki batıl inançları yıkmış ve bunun caiz olduğunu göstermiştir. Çünkü Hristiyan ve Yahudiler böyle yapmıyorlardı.
• Hayızlı iken beden ve ruh açısından rahatsızlık duyan kadını, yalnızlığından ve bu ruh halinden kurtarmak.
İmam-ı azm ile Ebu Yusuf'a göre peştamalin altından göbekle diz kapağı arasından çıplak bir şekilde faydalanmak haramdır. Ancak İmam Muhammed, "kan gelen yerden sakınılması şartı ile her taraftan faydalanılması helaldir" demiştir. İmamı-ı Şafi'de bu görüştedir. Bu durumda kan gelen yerin örtülü olması, açık olmaması lazım. Bunu yapan kimselerin de keendilerinden emin olması gerekir.
Kaynak:
1) Büyük Kadın İlmihali, Rauf Pehlivan
Arefeyi bayrama bağlayan gece cinsi münasebet olur mu?
Bunda bir günah yoktur. Fakat o geceyi ibadetle geçirmek daha güzeldir.


Cinsel İlişkiden Önce Besmele Çekmek
Cinsel ilişkiden önce besmele çekmek müstehaptır. Sonra şu duayı okur:
Bismillhi, allahumme cennibna-ş şeytane ma-rezektena"
Bu müstehap ve cinsel ilişkinin edeplerindendir.
Kaynak:
Büyük Kadın İlmihali, Rauf PEHLİVAN


Cinsel İlişkide Eşlerin Başkalarını Hayal Etmeleri
Eşler cinsel ilişkide bulunurken erkek hanımını tanıdığı güzel bir kadın diye hayal etmesi, kadının da kocasını başka bir erkek diye hayal ederek sevişmesi, cinsel ilişkide bulunması haramdır.
İbn-i Abidin bu, suyu şarap olarak düşünüp şarap niyetiyle içmeye benzer. O, haram olduğu gibi bu şekilde cinsel ilişkide haramdır. (İbn-i Abidin:6/372))
Bu tür davranışları ailelerin yıkılmasına sebep olacağı için İslam yasaklamıştır.
Kaynak:
Büyük Kadın İlmihali, Rauf PEHLİVAN
El İle doyum
Masturbasyon, el ile tatmin denen bu olay,kişinin cinsel organı ile oynamak suretiyle doyuma gitmesidir. Bu adet genellikle 13-15 yaşlarındaki erkek ve kızlardaa görülür. Değişik sebeplerle bu yaşın üzerindekilerde daha az görüldüğü ileri sürülmektedir.
Cinsel organın el veye ne olursa olsun, herhangi bir cisme sürtünmesi veya göğüslerinde yahut göğüs uçlarında ve diğer cinsel bölgelerde sıkıştırma ve benzeri baskılarla yapılan bir uygulamadır. Maksat orgazm olmaktır.
Pekçok İslam alimi evlilik dışı her türlü cinsdel doyumu haram saymışlardır. Delil olarak da şu ayeti göstermişlerdir.
"Ve onlar ki, iffetlerini korurlar; Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (câriyeleri) hariç. (Bunlarla ilişkilerden dolayı) kınanmış değillerdir. Şu halde, kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir." (Müminun Suresi : 5-7)
Allah Resulu şöyle buyurur:
"Cinsel organıyla oynayan bir millete Allah azab etmiştir."
"Elini nikahlayan mel'undur"
Bazı bilginler ve doktorlar bu gibi doyum yolunun pekçok hastalıklara sağlık noktasından sebep olduğunu söylemektedirler. Bedensel ve akli dengesizlik, göz zafiyeti, omuzlar arasında bükülme, kilo düşmesi, cinsel acizlik, büyümenin durması ve benzeri rahatsızlıklar olarakda örnekler verilmektedir.
Bu kötü yola sapıklar cinsel serbesti tanıyanlar, seviciler, aşırı cinsel istekliler, küçük olsun, büyük olsun, erkek olsun, kadın olsun, tek olarak bulunsun, toplu halde bulunsunlar, gizli olsun, açıkta olsunlar, hepside bu yoal başvuruyorlar. Bu açıdan bakıldığında bunun sıradan bir hastalık olmadığı görülür.
Masturbasyon'un İslami hükmü konusunda mezhepler arasında bazı farklılıklar vardır. Hanefi, Şafii ve Maliki mezhebine göre masturbasyon haramdır. Hanbeli mezhebine göre ise, zina korkusu olduğu zaman mübah olur, değilse haramdır.
Kaynak:
Büyük Kadın İlmihali, Rauf PEHLİVAN
Erkek Hamile Hanımı İle Ne Zamana Kadar İlişkide Bulunabilir?
Sağlık açısından kadının durumunu göz önüne alarak, kadına ve çocuğa zarar vermemek şartıyle cinsel ilişkide bulunabilinir. İslam, böyle bir müddet tesbit etmemiştir. Sağlık açısından bir mani yoksa İslam açısından da yoktur.
Kaynak:
Büyük Kadın İlmihali, Rauf PEHLİVAN
Evlilikte Cinsel Hayat
Cima, kadınla erkeğin cinsi temasta bulunmasıdır. İslamiyet, müminleri evlenmeye teşvik etmiştir. Evlilik sayesinde cisi arzular tatmin edilir, iffet ve namuz korunur, neslin devamı mümkün olur.
İslam'a göre cimâ'ın da bir takım adabı vardır. Bunlar; birleşmeden önce euzü-besmele çekmek; örü altında olmak; kıbleye karşı olmamak; aybaşı halinde yapmamak, dübürden sakınmak, kadına yumuşak davranmak; o da ihtiyacını giderinceye kadar terketmemek; ikinci defa ilişkide bulunacaksa eteğini yıkamak; gecenin başlangıcında ilişkide bulunacaksa uyumadan önce yıkanmak, hiç değilse abdest alıp öyle uyumak; sevgi ve ilgiyi artırıcı hareketlerde bulunmak.
" Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın. Kendiniz için önceden
(uygun davranışlarla) hazırlık yapın. Allah'tan korkun, biliniz ki siz O'na kavuşacaksınız. (Yâ Muhammed!) müminleri müjdele!" (Bakara Suresi :223)
İslamcinsi arzuların meşru yoldan giderilmesini ister. Kadına dübürden yaklaşılmayı yasaklaması Ku'ani nass ile belirlenmiştir.
"Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: O, bir rahatsızlıktır. Bu sebeple ay halinde olan kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki, Allah tevbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever."(Bakara Suresi :222)"
Bu bildiğimiz tenasül yoludur. Arka yoldan yaklaşmak doğru değildir. Peygamber Efendimiz:
"Hanımına arka yoldan yaklaşan kimse lanete uğramıştır."
"Erkeğe veya veya kadına arka yoldan yaklaşan kimseye Allah, rahmet bakışıyla bakmaz" Eşler arası dahi olsa anal ilişki livata olarak adlandırılmış ve yasaklanmıştır. (2)
Son yüzyıllarda Batı dünyasında slogonlaşan cinsi serbestli akımı, bir çok sapıklığın, doğal olmayan ilişkileri iğrenç zevklerin yayılmasına, önü alınmayan hastalıkların, ruhi bunalımların baş göstermesine yol açmış, hatta bundan bütün dünya ülkeleri zarar görmeye başlamıştır. İnsanların cinsel ihtiyaç ve isteklerini gayrimeşru yoldan karşılayan, sömüren yeni yeni ticari faaliyet alanları ve sektörler ortaya çıkmaktadır. Toplumumuzda evlilik içi huzursuzluk ve tatminsizliklerde de bu dış yayın ve telkinlerin önemli payı vardır. (2)
Cinsi münasebetten sonra gusletmek farzdır.
Not: Konu ile ilgili geniş açıklamaları Türk Diyanet Vakfı İslami Araştırmalar Merkezi tarafından basılan 2 ciltlik "İlmihal" isimli eserden okuyabilirsiniz.
Kaynak:
1) Şamil İslam Ansiklopedisi, Cima, 2/10
2) İlmihal, TDV, İslami Araştırmalar Merkezi
Gerdek Gecesi
Evlenmiş karı ve kocanın ilk defa bir araya geldikleri gece. Bu buluşmanın özelliği, kadın ve erkek için daha önce bilinmesi mümkün olmayan maddi ve manevi mahremiyetin ortadan kalkmasıdır. çünkü o geceden önce, ayrı dünyalarda yaşayan iki insan, birbirlerine yaklaşarak, aynı hayatı paylaşma durumuna gelmişlerdir. Bunun da ötesinde, aile olarak belirli hak ve görevleri "fiilen yaşama" olayını başlatmışlardır.
Gerdek gecesini, sadece cinsi yönden iki farklı cinsin birbirlerini tanıması olarak görmemesi gerekir. bu beraberlik aynı zamanda, manevi ve hissi bir bütünleşmeninde başlangıcı olmaktadır. Olgunluk seviyesine gelen iki gencin, onmdan sonraki hayatlarıbelirli bir ölçü ve plan dahilinde sürecektir. Bu bakımdan gerdek gecesi; son derece ciddi ve ağır sorumluluklarla dolu bir hayatın başlangıç anıdır. Tek kelime ile bir planlama kararının verileceği zamandır. İki çift paylaşacakları hayatta birbirleri için düşündüklerini açıkça anlatacak ve karşılıklı olarak yekdiğerinden beklediği tavır ve davranıştan konuşacaklardır.
Gerdek, İslami bir olaydır. Çünkü gerdek olayında gözümüze çarpan olağanüstü durum, kadın ve erkeğin meşru ölçüler içersinde bir araya gelmesi ve evlilik gibi büyük bir hadisenin düşünülüp, tartışılarak gerçekleştirilmesidir.
Gerdek olayında, birbirlerini uzaktan tanıyan iki çiftin yakın bir temas ile ve ciddi bir ortamda karşısındakini ölçülü bir şekilde değerlendirmesi sözkonusudur. Çünkü evlilik ile yeni bir hayata başlangıçta, karşıdaki insan bütün özellikleri ile tanınmak durumundadır. İslami mahremiyetin olmadığı durumlarda ve günümüz gibi kadın-erkeğin birbiriyle ölçüsüz ve ve gayri ciddi bir araya gelmesi hali, gerdek olayına gerek duyurmamaktadır. Çünkü olayda ne bir mahremiyet, ne de geleceğe dönük ciddi bir hesap bulunmaktadır. Taraflar; ya kendilerini bekleyecek akibetlerden habersizdirler veya biraraya gelişlerinde sadece "cinsel tatmin" ağır basmaktadır.
Dolayısıyle bazan bu tür gayri meşru ilişkilerde "evlilik" gibi bir müesseseye bile ihtiyaç duymayan insanlar görülmektedir. Tabi ki bu tür ilişkilerin sonu, büyük acılar ve felaketlerle bitmektedir.
İslam'daki evlilik, cinsi duyguların dini bir program çerçevesinde ve beşeri aşkın en temiz özellikleri ile biçim kazanmasıdır. Elbette ki bu temiz ve saf beraberlik, gerdek gecesi gibi başkalarının malumu olmayan ruhi ve bedeni birlikteliğe ihtiyaç duyacaktır.
Prof.Dr. Sami Şener
İ.T.Ü. İşletme Sosyolojisi
Kaynak:
1) Şamil İslam Ansiklopedisi, Gerdek Gecesi, 3.cilt
Göz Zinası
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
"(Ey Resûlüm), Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan beri alsınlar ve ırzlarını zinadan korusunlar. Bu kendileri için daha temizdir. Muhakkak ki Allah, onların bütün yaptıklarından haberdardır. Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, ziynetlerini (süslerinin takılı olduğu boğaz, gerdan, baş, kol, bacak ve kol gibi yerlerini) göstermesinler. Ancak bunlardan görülmesi zaruri olan (yüz, el ve ayaklar) müstesnadır. Baş örtülerini yakalarının üstüne koysunlar..."
(Nur Suresi : 31)
Yukarıdaki ayetler erkek olsun kadın olsun bütün müslümanlara zinanın haram kılındığını bildirmektedir. Ayrıca, yine hem erkek hem kadınlara, kendilerini zinaya götürecek davranışlardan sakınmaları emredilmektedir. Yine bu ayetlerden insanı zinaya sürükleyen en önmeli şeyin şehvetle namahreme bakmak olduğu öğrenilmektedir. Bu nedenle Allah Teâla, erkek kadın bütün müminlere gözlerini haramdan sakınmalarını, yani namahreme bakmamalarını emir ve tavsiye buyurmuştur.
Bakış zinanın başlangıcıdır. Bunun için gözü korumak mühimdir, "Bakıştan ne olur" diyerek bu konuda aldırmazlık gösterenler sonunda büyük felaketlerle karşılaşırlar. Kasdi olmayan ilk bakıştan, kişi sorumlu tutulmamıştır. Fakat tekrar tekrar bakmak yasaklanmıştır.
Bu konuda Hz.Peygamber şöyle buyurmaktadır: "Birinci bakış, sana ama ikincisi aleyhinedir."
Yabancı erkek ve kadınların birbirine göz kırpmaları, kadının gözlerini süzmesi, gözlerin zinasıdır.
Şurası unutulmamalıdır ki; şehvetle bakışın "zina" olarak ifadesi hakiki manada cinsi temasla meydana gelen zina olmayıp, belki zinaya götüren en önemli sebeplerden biri olduğunun anlatılması sebebine bağlıdır. Bunun için "göz ve dil zinası" olarak bildirilen durumların "hakiki zina" ile bir tutulması mümkün değildir.
Bir göz ki, anın olmaya ibret nazarında
Ol sahibinin düşmanıdır baş üzerinde
Kaynak:
1) Şamil İslam Ansiklopedisi
2) İslam da Kadın ve Aile, Mehmet emre
Kadına Arka Organdan Yaklaşmak
Kadına arka organdan temas ne şekilde olursa olsun kesinlikle haramdır.
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: O, bir rahatsızlıktır. Bu sebeple ay halinde olan kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki, Allah tevbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever. Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın. Kendiniz için önceden (uygun davranışlarla) hazırlık yapın. Allah'tan korkun, biliniz ki siz O'na kavuşacaksınız. (Yâ Muhammed!) müminleri müjdele!" (Bakara Suresi : 222- 223)
. Cinsel ilişki çocuğun çıktığı yerden olmak şartıyla ister kadının yüzü dönük olsun size, isterse arkası, Cenab-ı Hak (C.C.) helal olan yere ekin tarlası diyor. Yani çocuk yetişen doğum olan yer. bunun dışında herhangi bir yerden varmak haramdır.
Allah Resulu buyuruyor:
"Kadınlara arkadan varmayınız."
"Kadınlara arkadan yaklaşana lanet edilmiştir."
"Allah'ın size emrettiği yerden kadınlara yanaşın."
Erkeğin cinsel organının sünnet kısmı kadının arka organına sokulmasıyla bu haram işlenmiş olur.
Kaynak:
1) Büyük Kadın İlmihali, Rauf Pehlivan
Kur'an Bulunan Odada Cinsel İlişkide Bulunmak
Kur'an bulunan odada cinsel ilişkide bulunmanın bir sakıncası yoktur. Ancak Kur'an-ı Kerim'e saygı göstermek için onu örtmek icap eder.
Kaynak:
Büyük Kadın İlmihali, Rauf PEHLİVAN
Lezbiyenlik
Kadının kadınla sevişmesi, ilişkisi kesinlikle haramdır. Bu sevicilik veya lezbiyenlik denen cinsel bir sapmadır. Seviciliğin haram oluşunda, İslam'da ittifak vardır.
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Ve onlar ki, iffetlerini korurlar; ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (câriyeleri) hariç. (Bunlarla ilişkilerden dolayı) kınanmış değillerdir. Şu halde, kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir."
Allah Resulu buyuruyor:
"Kadınların sürtüşmesi onlar arasında zinadır."
"Bir kadın diğer bir kadına çıplak vücudunu değdirmesin...."
"Erkek erkeğin avretine, kadın da kadının avretine bakmasın. Bir erkek ile bir erkek tek yatakta birlikte, bir kadın da bir kadınla aynı yatakta beraber yatmasınlar."
Kaynak:
Büyük Kadın İlmihali, Rauf PEHLİVAN
Zina
Zina, mecnun olmayan, küçük yaşta bulunmayan, büluğ çağına ulaşmış mükellef bir kimsenin, nikah ilişiği olmaksızın bir kadının ön tarafından cinsi münasebette bulunması olup insan aklının, ahlak ve hukuk düzenlerinin, diğer semavi dinlerin yanlış, ayıp ve kötü gördüğü bir fiil olup İslam dininde de kesin olarak yasaklanmış, işlenmesi büyük günahlar arasında sayılmıştır.
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur." (İsra Suresi : 32)
Allah Resulü buyuruyor:
"Bir kişi zina ettiği zaman ondan iman çıkar, sanki bir gölge gibi başının üstünde durur. Zinadan ayrıldığı zaman ona geri döner."
"Zina üzerinde devamlı israr eden kimse, puta tapan kişi gibidir."
"Muhakkak ki yedi kat gökler ve yedi kat yerler zina eden yaşlıya lanet ederler. Şüphesiz zina edenlerin avret yerlerinin çirkin kokusu, cehennem halkını bile rahatsız eder."
Zina, nesebin karışmasına, ailenin dağılmasına, hısımlık, komşuluk, arkadaşlık gibi bağların çözülüp toplumun manevi ve ahlaki değerlerinin temelden sarsılmasına yol açan ve insani bedeni zevklerinin esiri yapıp aşağılayan çirkin bir davranıştır. Kur'an'da zina eden erkek ve kadına bedeni ceza da uygulanması emredilmiştir. (Nur Suresi)
Zinada had cezasının uygulanması için, erkeğin cinsel organının en az sünnet yerinin kadının cinsel organına girmiş olması gerekir. Bundan daha azına mesela; öpmek, sarılmak veya uyluk arasına sürtünmek v.b. hareketler haram olmakla birlikte had cezasını gerektirmez. Küçük çocuk ve akıl hastası yükümlü olmadığı için bunların fiilde kendileri bakımından haddi gerektirmez.
Zinaya zorlanan kadına had cezası gerekmediği konusunda İslam bilginlerinin görüş birliği vardır.
Zina cezasının uygulanabilmesi için:
• Zina edenin erginlik çağına ulaşması gerekir.
• Akıllı olması gerekir
• Zinanın istekle yapılması gerekir.
• Zinanın insanla yapılması gerekir.
• Zina edilen kadının ergin veya kendisine cinsel istek duyulan bir yaşta, ergin olması gerekir.
• Zinanın bir şüpheye dayalı olmaması gerekir.
• Zinanın darul islam'da olması gerekir
• Kadının diri olması. Ölü olan kadınla cinsel temasta had gerekmez.
• Cinsel temasın önden olması ve sünnet yerinin girmiş olması. Arkadan ilişki, yani livata için yalnız azar gerektirir.
Zina, şahitlerle sabit olduğu gibi, ikrarlada sabit olur. Bir erkeğin veya bir kadının zina etmiş olduğuna, dört erkeğin, hakim huzurunda bir oturuşta şahitlik etmesi gerekir. Şahit olmama durumunda, akıl ve baliğ olan bir kimsenin bizzat zina ettiğini ayrı ayrı dört oturumda dört defa ikrar etmesi ilede sabit olur. Cezası kesildikten sonra, hatta ceza tatbiki esnasında kabul ettiği zinadan vazgeçerse, ceza tatbik edilmez salınır.
Evli veya bekar olmasına göre farklı cezalar uygulanır. Cezanın yerine getirilmesi bakımından kadın ve erkek arasında bir fark yoktur.
Kaynak:
1) İlmihal İslam ve Toplum, TDV
2) İslam İlmihali, Ali Fikri Yavuz (İstanbul Eski Müftüsü)
2) Şamil İslam Ansiklopedisi
2) Büyük Kadın İlmihali, Rauf Pehlivan

Kayank: http://www.bayburt69.com/arsiv_site2002/islamcinsellik.htm

İslam da Merak Edilen Konular-Hayrettin Karaman

Hayrettin Karaman'a mektup ve e-posta ile sorulmuş 250'den fazla soru aşağıdaki tabloda konularına göre tasnif edilmiştir. Bir konu ismine tıklayarak ilgili alt konulara ve sorulmuş sorulara ulaşabilirsiniz.
İnanç: Allah Teâlâ, Yaratılış, Şirk - Küfür, İsyan, Gayb, Peygamberler, Hz. Muhammed (s.a.v.), Miraç, Vahiy, Dinler, Fetret Ehli (Davet Ulaşmamışlar), Hz. İsa (a.s.), Kitaplar, Kur'ân-ı Kerîm, Ahiret, Mehdi, Kıyamet, Cennet-Cehennem, Ölüm, Cenaze İşleri, Reenkarnasyon, Melekler ve Görünmeyen Varlıklar, Azrail, Cin, Şeytan, Satanizm, Kader.
İbadet: Temizlik (Taharet), Abdest, Gusül, Vesvese-Vehim, Teyemmüm, Mesh, Kadınlara Özel Haller, Kadınların Özel Hallerde İbadeti, Özür, Namaz, Vakit, Cuma, Kaza, Seferilik, Namazları Birleştirme (Cem'), İstihare ve Namazı, Oruç, Ramazan, Zekat, Ürünlerin Zekatı (Öşür), Kurban, Hac.
Helaller-Haramlar: Giyecek-Estetik, Erkeğe Haramlar, Estetik Ameliyat, Kaş Aldırmak, Saç-Sakal Boyama, Döğme, Yeme-İçme, Ehl-i Kitabın Kestiği, Davranışlar, Kul Hakkı, Haremlik-Selamlık (Ayrı Oturmak), Karşı Cinsle Tokalaşmak, Yemin ve Kefareti, İnanç, Bid'at, Çeşitli, Film-Resim-Müzik, Organ Nakli, Masturbasyon, Günahlar, Zina, Kazif, İçki Uyuşturucu, Kumar-Piyango-Toto-Loto-At Yarışı, Sihir - Büyü, Rüşvet.
Cemiyet Hayatı: Eğitim, İmam Hatip - Meslek Liseleri, Gençlik ve Sorunları, Laik Düzen Problemleri, Gayrı Müslimlerle İlişkiler, Gurbetçiler ve Sorunları, Trafik Kuralları, Özürlü Kardeşlerimiz, Çifte Cinsiyetli İnsan.
Ticaret ve Meslekler: Şirket - Ortaklık, Çalıntı Mal - İkinci El Mal, Malda Kusur, Vadeli Satış, Borç İlişkileri, Teminat Mektubu, Çek, Mesleklerle İlgili Sorular, Genel-Üretici-Esnaf, İşçi İşveren İlişkileri, Hukukçu, Doktor, İnşaat Sektörü, Komisyoncu-Aracı, Kuyumcu, Futbol.
Ekonomi: Enflasyon - Enflasyon Farkı, Faiz, Bankalar, Özel Finans Kurumları (Katılım Bankaları), Kredi Kartı, Leasing, Parayı Korumak, Altın, Döviz, Borsa - Hisse Senedi, Yatırım Fonları, Hazine Bonosu-Tahvil-Senet, Emeklilik Hayat Sigortası, Sigorta - Kasko, Teşvik Kredisi, Konut Kredisi, Nemalar, Vergi, Devlet Malı.
Aile: Evlilik, Evlenmek Haram Olanlar, Görücü, Nişan, Nikâh-Düğün (Dini Nikah,İmam Nikahı), Mehir, Karı-Koca İlişkileri, Anne-Babaya Karşı Görevler, Çocuklara Karşı Görevler, Kürtaj, Evlatlık, Zıhar, Boşanma-Talak, Muhalea (Kadının Boşaması), Hakemler (Aile Meclisi), Süt Akrabalık Hükümleri, Miras, Halvet.
Kadın: Örtünme - Başörtüsü, Yalnız Seyahat, Kadının Dövülmesi, Kadının Sesi, Kabir Ziyareti, Kadınlara Özel Haller, Kadınların Özel Hallerde İbadeti, Özür.
Ahlâk: İyiliği Emir Kötülüğü Önleme (Emri Bilmaruf...), Gıybet, İsraf, Takva.
Fikrî Konular: İslam-Akıl-Bilim-Metodoloji, Özgürlük ve Demokrasi, Dinde-Reform-Tecdid-Islah, Batı-Avrupa-Kureselleşme.
Çeşitli Konular: İbretlik Mektuplar, Röportajlar, Ortadoğu ve ABD, Teror-Şiddet, Ahıska Türkleri, Alevilik, Hilafet, Milliyetçilik, CHP ve Sol Görüş.
İslâmî İlimler - İlahiyat: İslam Hukuku (Fıkıh), Hak Kavramı, İçtihad, Taklid - Telfik, Fıkıh Meseleleri, Zaruret İlkesi, Ahkâmın Değişmesi, Daru'l Harb, Cezalar, Recm, Mürted - İrtidat, Kölelik-Cariyelik, Tefsir, Ayet Tefsirleri, Tefsir Meseleleri, Hadis, Hadis Meseleleri, Kelam, Kelam Meseleleri, Tasavvuf, Tevessul, Rabıta, İlmi Ledun, Fâni Fillâh-Teklif, Duâ-Zikir-Tesbih.

Kaynak:http://www.hayrettinkaraman.net/konular/index.htm

19 Aralık 2008 Cuma

Yılbaşı size neyi ifade etmektedir, İslamdaki yeri nedir; kültürümüzdeki yeri nedir? Yılbaşı münasebetiyle, çam ağaçları, hindi, Noel Baba oyuncakları

Yılbaşı size neyi ifade etmektedir, İslamdaki yeri nedir; kültürümüzdeki yeri nedir? Yılbaşı münasebetiyle dindar oyuncak ve aksesuarcıların, "biz satmasak başkaları satıyor" düşüncesiyle Noel Baba oyuncakları, parti şapkaları, çam ağaçları satmaları caiz midir? Buradan elde edilen para helal midir?

CevabımızDeğerli Kardeşimiz;
Konuya birkaç yönden cevap vermek daha uygun olacaktır:Cevap

1:Bu konuyu iyi kavrayabilmek için önce şu ayet ve hadisleri göz önüne getirmek gerekir 1. "Iyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah`tan korkup sakının..." (Mâide, 5/2. )

2. "Zulum yapanlara en ufak meyil göstermeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah`tan başka velileriniz de yoktur, sonra yardım da göremezsiniz. (Hûd, ll/113.)

3. "O (Allah) size Kitapta : "Allah`ın ayetlerine küfredildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka söze geçip dalıncaya dek onlarla oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz" diye indirdi. Doğrusu Allah münafıkların da, kâfirlerin de tümünü cehennemde toplayacaktır". (Nisâ, 4/140)

Konuyu başkalarına benzeme noktasından ele alan hadis-i şerifler vardır.

Bunlardan biri şudur: "Kim herhangi bir gruba benzeşirse o da onlardandır." (Ebu Davûd, Libas

4) Özellikle bu hadis-i şerif çok önemli psiko-sosyal gerçeklere işaret eder. Şekli benzeşmenin sonuçta itikadı benzeşmeye götüreceğini anlatır.Ibn Haldun da konuyla ilgili olarak önemli tarihi gerçeklere parmak başar. Mağlupların galipleri taklit etme psikolojisi yaşadıklarını anlatır. (Ibn Haldun, Mukaddime (trc.) I/374-75.)

Cevap 2:İslâm Dini yepyeni bir nizamla ortaya çıkmış, önceki dinlerin hükümlerini bütünüyle yürürlükten kaldırmıştır. Bu dinin gecesi de gündüzü kadar aydınlıktır. Müslüman anasından metbu' olarak doğar, tabi' olarak değil. Yani o ilmiyle, irfanıyla, yüksek ahlâkiyle ve dindarlığı ile herkese örnek olur, herkes ona uymaya özenir. O ise kimselere özenmez. Çünkü dini ona yeterince malzeme sunmuş, ihtiyacını karşılamıştır. Tabii bu tabiiyet ve matbuiyet ilim ve teknikte, sanatta değildir. Çünkü ilim ve teknik müslümanın yitik malıdır, onu nerede, kimin yanında bulursa almaya daha haklıdır. O halde tabiiyet ve matbuiyet ahlâk, din, adalet ve hakseverliktedir.

O halde diğer dinlerin kutsal saydığı günleri kutlamak, onların âdetlerine uymak, büyük günahlardandır.

Buna birkaç misal verelim :
a) Batı ülkelerinde olduğu gibi, yabancı kadın ve erkeklerin bir arada toplanıp dans etmeleri, çeşitli oyunlar tertiplemeleri İslâm'a göre büyük günahlardandır. Bir müslümanın onlara özenerek bu gibi şeyleri helâl kabul etmemek şartıyla yaparsa büyük günah işlemiş olur. Helal sayacak olursa, küfre girer.

b) Güzellik yarışmaları, bilindiği gibi daha çok gayr-i müslim ülkelerde yapılır. Bundan amaç, şehvetperestlere kadın vücuduyla ziyafetler çekmektedir. Aynı zamanda genç kızları bu gibi ahlâksızlıklara özendirmek suretiyle onları baştan çıkarmaya yöneliktir. Tabii Kur'ân'a ve Sünnete göre, bir müslüman kadının bu tür müsabakalara katılması, soyunup etini teşhir etmesi büyük bir günah ve ağır bir suçtur. Çünkü ahlâkı ifsad etmekte, kadının annelik vakarını düşürmekte, onu bayağı bir eşya gibi müzayedeye çıkarmaktır.Bu tür müsabakaların mubah olduğunu iddia eden kimse dinden çıkar. Tevbe ve istiğfar etmesi gerekir. Aksi halde cenaze namazı kılınmaz.

c) Noel Yortusunu Hıristiyan alemiyle birlikte kutlamak da büyük günahlardan biridir. Hattâ buna özenerek İslâm'da böyle güzel âdetler olmadığını söyler, Hıristiyanları takdir ederse, İslâm Dininden çıkarYılbaşında tebrikleşmek de İslâmî sünnetlerden değil, Hıristiyanlara mahsus bir âdettir, Bundan da Müslümanların kaçınması gerekir. Kendi millî ve dinî günlerimizde tebrikleşmemizde ise sayısız yararlar vardır. Her şeyden önce dinî ve millî âdetlerimizi yaşatmış, çocuklarımıza güzel örnekler vermiş oluruz. (Bkz. Celal Yıldırım, İslam Fıkhı)

Cevap 3:

1- Noel Baba, Yılbaşı, Christmas bayramı gibi başka dinlerin alameti, sembolü olan günlere, o günü tazîm ve kutlama maksadıyla katılmak, aynı maksatla o günlerde tebrikleşmek ve hediyeleşmek, yine aynı maksatla hindi vb. almak, yemek, ziyafet çekmek, aynı maksatla bu tür kutlamalara katılmak, o günlerde bayram niyetiyle çocuklara elbise almak ve pişirdikleri yemekleri pişirmek caiz değildir.

2- Böyle zamanlarda, böyle zamanlara has hindi vb. şeyleri sırf gıdalaşmak için almak, ucuz postane hizmetinden yararlanmak için tebrikleşmek haram değilse de, onlara benzeme, onların uygulamalarını yaygınlaştırma ve meşru gösterme anlamı taşıdığından tehlikeli ve mahzurludur. Müslümanların, hangi maksatla olursa olsun, o günlere mahsus bir şey yapmamaları gerekir.

3- Hindi gibi sırf o günlere mahsus şeyleri, o günlerde satmak, fasıklara "günahta yardım" anlamı taşıdığından, haram ya da tahrimen mekruhtur. Ancak alacağı para haram değildir. Haram ve günah olan o işi yapmasıdır. Bu hindilerin besmele ile kesilmiş olması halinde böyledir. Besmele ile kesilmemişse "meyte" olacaklarından satılmaları hiç bir surette caiz olmaz.

4- Yılbaşı kutlamaları için matbaa sahiplerinin davetiye, afiş, kart vb. şeyleri basmaları da aynıdır. Yani bunlar sırf yılbaşına özel olarak kullanılacaklarsa yapılıp satılmaları aynı derecede mahzurludur: Eşantiyon eşya için de aynı şey söylenir. Ancak satıcılar bizzat yılbaşını kutlamış gibi günah almazlar. Çünkü, satılan şeylerin kötü amaçla kullanılması haramdır. Halbuki süs eşyaları satmak esasen haram olan bir iş değildir. Bu açıdan satıcıların sattığı süs eşyaları bizzat haram değildir. Bunu bir dükkanı içki imalatçısına vermeye benzetebiliriz. İmamı Azama göre içki satışı yapacak birisine binayı kiraya vermek haram değildir. Bu noktadan yapılan satışın kendisi haram değildir. Bunu yanlış yerde kullanacak olanların yaptıkları haramdır.Bununla beraber, bir şeyin haram olmaması hiçbir sorumluluğunun olmadığı anlamına gelmez. Böyle bir konuda yardımcı olmak, en azından mekruhtur. Mekruh ise harama yakın derecede kişiyi sorumlu eden demektir. Bu nedenle bir mecburiyet yoksa bu işin yapılmasını tavsiye etmeyiz.
Müslümanlar bu yılbaşını takvim başlangıcı yaparlarsa, yılbaşı gecesinde yapılan âyin veya eğlencelere iştirak ederlerse ne olur? Yılbaşı dolayısıyla yapılan dinî âyine katılan (Hristiyanlarla beraber bu toplu ibâdeti yapan) müslümanlar en azından haram (büyük günah) işlemiş olurlar.Dinî âyîne katılmadan yılbaşı dolayısıyla toplantı ve eğlence yapan müslümanlar, bu eğlencelerde ayrıca hiçbir haram işlemeseler dahi, kökeni dinî (İslâm'dan başka ve ona göre bugün mûteber olmayan bir dîne dayalı) olan bir faâliyete katıldıkları ve başka dinden olanlara -dinle ilgili bir konuda- benzer hale geldikleri için günah işlemiş olurlar. Yukarıda kaynağını verdiğimiz, "Bir din ve kültür topluluğuna kendini benzetenler onlardan sayılır" meâlindeki hadîs bu davranışı yasaklamaktadır. Yılbaşı, takvim, tarih, tatil, eğlence, şenlik ve bunlarla ilgili âdetler bir milletin kültürüdür. Kültür din ve ideolojinin bedenlenmesi, ete kemiğe bürünmesidir. Bu ikisini birbirinden ayırmak mümkün değildir. Eğer birileri din ile kültürü birbirinden ayırmaya, aralarındaki bağı koparmaya kalkışırsa -zor olmakla beraber bunu yapabilirse- kültür ile beraber dîni de değiştirme yoluna girmiş olur. Bedenini parça parça kaybeden din gider (milletin hayatından çıkar) onun yerine yeni kültürün dîni veya dinsizliği gelir. Kültür ile din arasında böyle bir bağ bulunduğuna göre; kültürün değişmesi dîni yakından ilgilendirir. İslâm'ın beş temel amacından biri dîni (müslümanların hayatında İslâm'ı) korumaktır. İslâm'ın korunmasını olumsuz etkileyen bir davranış, bir kültür değişimi, bir kültür taklidi haramdır, bazan bununla da kalmaz dinden çıkma sonucunu doğurur. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Medine'ye göçünce, burada öteden beri iki bayramın bulunduğunu ve bu bayramlarda kutlama yapıldığını öğrendi. Bayramlar, dînin etkilenmesi bakımından önemli kültür unsurları olduğu için bunları değiştirdi ve yerlerine Ramazan ile Kurban bayramlarını tebliğ etti. Daha pek çok hadîste, başka dinlerle ilişkisi veya sembolik değeri/fonksiyonu bulunan âdet ve uygulamaları müslümanlara yasakladı.
Yılbaşında Müslüman olmanın gereği nedir?Hepimiz Müslümanız elhamdülillâh. Ama hepimiz Müslümanlığımızın icabını yaşamıyoruz maalesef...Biz, Müslümanlığın icabını yaşama hâline “dindarlık” diyoruz. Kim inandığı gibi yaşıyorsa, ona dindar insan sıfatını takıyor, dindar adam, diye yâd ediyoruz. Bu sıfat onun hakkıdır zaten.Siz dindarlığı, zamanın kötülük ve fitnesine karşı giyilen koruyucu bir zırh olarak da kabûl edebilirsiniz.Aslında dindarlık, sahibini sadece âhirette Cennet’e koyan bir yaşama tarzı olmakla kalmayıp, dünyada da huzura, saadete sevkeden bir yaşama tarzıdır.Nitekim İsa Peygamber’in doğumu ile Hazret-i Muhammed’in hicretine başlangıç olan yılbaşlarında dindar olanla olmayanın yaşayışını ibretle seyrediyorsunuz.Dindar olanlar, yılbaşı gecelerinde düşünüyorken, şuur altında bile olsa diyorlar ki:— Yılbaşı gecesinin mânası, sayılı ömür senelerinin birinin daha bitmesi, ölüm denen kesin âkıbete biraz daha yaklaşılması, gençlik günlerinin tükenip, ihtiyarlık demlerinin gelmesi.. demektir. Nitekim her yılbaşında siyah saçlara biraz daha aklar düşüyor, akların sayısı da biraz daha çoğalıyor.Öyle ise, böyle gecelerde daha çok sefalete, daha çok sefahete düşmek yerine; daha çok âhirete, daha fazla ebedî âleme meyili olmak lâzımdır. Zira bu hızlı gidiş, - ister ikrar et, ister inkâr - kabire, öteki dünyaya doğrudur.İşte dindarlık böyle düşündürüp, böyle tedbirli hareket ettirdiği içindir ki, dindar insanın, geçen senelerinden pişmanlığı azdır. Ama kendisini dinî ölçülerle kayıtlı görmeyen başıboş insanlarda ise her yılbaşında böyle bir muhakeme ve düşünceden eser yok. Tam bir şuur ve idrak mahrumiyeti içindeler.. Ölüme bir sene daha yaklaşmanın delilini teşkil eden gecede, hem ahlâkından, hem mâneviyatından, hem de parasından zararlar görmekte, fireler vermekte, pişman olacağı fiilleri çoğaltarak işlemekteler. Birkaç saatlik bu eğlence ve sefahetin arkasından ömür boyu üzüntü ve pişmanlıklar gelmekte...Onu böyle ömürboyu pişmanlıklara sevkeden şey, İslâm’ın icabını yaşamayışında, yâni, dindar olamayışındadır.Şâyet dinin emirlerine sadık kalacak bir iman kuvveti, dindarlık emâresi kazanabilse, her yılbaşı, tam aksini düşünmesine, kendisine çekidüzen verip iman ve ahlâk bakımından yükselmesine sebep olacak, geçmişinden pişmanlık duyan bir sefahet ve sefalete düşmeyecek...Demek ki, yılbaşı gecelerinde kimilerini o hâle düşürüp, kimilerini de bu duruma çıkaran şey, dindar olup olmamaktan başka birşey değildir.Anlaşılan, şahsı düşündürüp, mes’ud ve bahtiyar kılan şeyin dindarlık olduğu kesindir.Ferdi muhakemesizleştirip sefalete itenin de dinde lâubalilik olduğu bir vakıadır.Demek imtihan dünyasıdır bu. Her ikisine de yol açık. İsteyen oraya, dileyen de buraya yönelir. Kimi yılbaşında şuurunu iptal eder. Kimi de ihyâ...Biz şükrederiz dindarlığımıza, hamd ederiz bizi böyle düşündürüp, amel ettiren Rabbimize.Bizim yılbaşı anlayışımız ne olmalıdır? Ölmeden önce hesaba çekilmek için ne yapmak gerekir?Bazıları yılbaşını, 'vur patlasın çal oynasın' düşüncesizliğine dönüştürüyorlar, sanki ömürlerinden bir sene gitmemiş, aksine bir sene kazanmışlar gibi sevinç çığlıkları atarak işi sarhoşlaşmaya kadar götürüyorlar.Herhalde kaybettikleri bir yılı düşünmemek için başvuruyorlar böylesine şuur ve muhakeme iptaline...Harcanan vakti nakitten de kıymetli gören İslam büyükleri ise böylesine bir şuur iptaline asla rıza göstermiyorlar, aksine kaybettiğimiz yılın sonunda tam bir nefis muhasebesine girmemizi, harcadığımız seneyi nasıl bir yaşantı içinde tükettiğimizin muhasebesini yapmayı ısrarla tavsiye ediyorlar. İsterseniz bir de onları dinleyelim de nasıl bir muhasebe ve muhakeme içinde olmamız gerekiyor, harcadığımız yılın sonunda görelim.Hicri 334 senesinde Bağdat'ta vefat etmiş olan büyük mutasavvıf Şibli Hazretleri, Bağdat halkına yaptığı her konuşmasına şu sözlerle başlıyordu:- Ömürlerinden bir seneyi daha tüketerek varacakları sona biraz daha yaklaşan ahiret yolcuları! Yaklaştığınız yerde hesaba çekilmeden önce burada kendinizi hesaba çekin!Her vaazına bu cümleyle başlayan Şibli Hazretleri'ne bir hürmetkârı, bir gün şöyle bir soru sordu:

- Hep 'Ahirette hesaba çekilmeden önce kendinizi dünyada hesaba çekin!' buyuruyorsunuz. Dünyada kendimizi hesaba çekerek yaşarsak sanki ahirette hesaba çekilmeyecek miyiz?

- Evet, dedi, burada hayatını hesaba çekerek yaşayan, orada hesaba çekilmeyebilir. Efendimiz (sas) Hazretleri; "Ahirette hesaba çekilmeden önce dünyada kendinizi hesaba çekin!" buyuruyor, öyle ise burada hayatını hesaba çekerek yaşayan orada hesaba çekilmeyebilir. En azından hesabını kolay verir. Bunun üzerine soru sahibi, kendini burada hesaba çekerek yaşamaya başlar. İbadetlerini eksiksiz yerine getirme gayretine girer. Günahlardan kaçınıp sevaplarını, hayır hasenatlarını çoğaltma titizliğine yönelir. Yani ahirette hesabını veremeyeceği işleri dünyada yapmama kararı alır. Böylece hayatını tam bir şuur içinde hesaba çekerek yaşamaya başlayan genç, bir gece rüyasında hocası Şibli Hazretleri'ni beyaz bir ata binmiş, bulutlara, yukarı uçup gidiyor halde görür. Arkasından seslenir:

- Hocam bekle ben de geleyim seninle!.. Şibli Hazretleri'nin cevabı kesin: "Ben bu hapishaneden bir kurtuldum, bir daha bekler miyim burada?"Bu rüyanın manasını öğrenmek için sabah ilk iş olarak üstadını ziyarete giden talebesi, hocasının kapısında cenaze hazırlığını görünce, onun dünya hapishanesinden gece kurtulup ahiret saraylarına doğru uçtuğunu anlamakta gecikmez. Ama çok üzülür bu ani gidişine de o günün akşamında Rabb'ine dua ve niyazda bulunarak üstadını rüyada görme niyetiyle yatağına uzanır, az sonra kendisini hocasının huzurunda bulur. İlk sorusu, vaazlarında tekrar ettiği cümle olur:

- Sen dünyada kendini hesaba çekerek yaşardın, orada hesaptan kurtuldun mu, durum nasıl? İmam tebessüm ederek cevap verir. Meleklerin beni hesaba çekmek üzere karşıma geçtikleri sırada Rabb'imden hitap geldi:

- O kuluma hesap sormayınız. Çünkü o hesabını yaparak yaşadı, buraya temiz bir amel defteriyle geldi!.. Siz onun amel defterine bakın yeter, hesabını göreceksiniz orada... Şibli Hazretleri, talebesine; "Siz de" der, "kendinizi orada hesaba çekerek yaşayın.. Hesabını veremeyeceğiniz işlerle gelmeyin buraya. Size de; 'O kulum hesabını yaparak yaşadı, temiz bir amel defteriyle geldi buraya, defterine bakın yeter', denebilir!.."- Ne dersiniz? Biz de harcadığımız sene sonunda, harcayacağımız senenin de başında kendimizi bir hesaba çeksek mi? En azından hesabını veremeyeceğimiz yanlışlarımız olduysa, tövbe, istiğfarla onları terk etme kararı alsak mı? Yapamadığımız ibadetlerimizi, hizmetlerimizi yapma azmine girsek mi? Yılbaşında bari bu muhasebeyi yapsak mı? Yoksa boş mu ver? Ömrümüzden bir sene daha gittiği halde, sanki bir sene daha kazanmış gibi 'vur patlasın çal oynasın' düşüncesizliğine düşenlere biz de katılarak malum tekerlemeyi biz de mi tekrar etsek?- Ayağını sıcak tut başını serin, hayatını yaşa düşünme derin!.. Fakat unutmamak gerek ki, hayatını düşünmeden yaşayanların sonunda duydukları pişmanlık çok derin oluyor; ama bu derin pişmanlığın hiçbir faydası olmuyor. Öyle ise gelin biz hayatımızı düşünerek, hesabını yaparak yaşama kararı alalım yeni yılımızda. Hesabını verebileceğimiz nice yeni yıllar dileğimle... (Ahmed Şahin)

Selam ve dua ile...

Sorularla İslamiyet Editör
Kaynak:http://www.sorularlaislamiyet.com/subpage.php?s=show_qna&id=8056